DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, 2025–2026 eğitim-öğretim yılı öncesinde yaptığı açıklamada, Türkiye’de eğitim sisteminin nitelikli ve adil hale gelmesi için kapsamlı bir seferberliğe ihtiyaç olduğunu vurguladı. Ekmen, bu seferberliğin sadece eğitimle sınırlı kalamayacağını, hukuk ve kurumların yeniden işlerlik kazanmasıyla mümkün olabileceğini belirtti.
Yoksulluk ve Eşitsizlik İlk Adımda Başlıyor
Ekmen, zorunlu eğitimdeki mevcut krizlere dikkat çekerek, ailelerin çocuklarının kırtasiye ve giyim ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını söyledi. “Standart kıyafet bile olsa çocuklarına üst baş almakta güçlük çekiyor, ilkokul ve ortaöğretim öğrencileri evde kaliteli beslenemediği gibi okulda da aç kalıyor. Üstelik her yıl olduğu gibi bu yıl da kayıt parası adı altında zorunlu bağış alınıyor. Okul idarecileri ve okul aile birlikleri, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gelen bütçenin yetersizliği nedeniyle bu bağışlarla okulun hijyen, temizlik, kırtasiye ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Bakanlık ödeme yasak diyor, ama idare buna mecbur kalıyor. Yani devlet görevini yerine getiremediği için herkes bir tiyatronun parçası oluyor” dedi.
Ekmen, eğitimdeki eşitsizliklerin yalnızca maddi boyutta olmadığını, fırsat eşitsizliğinin de derinleştiğini belirterek, “Öğrencilerin eğitim alma hakkı yoksulluk nedeniyle ilk adımda sınırlandırılıyor, bu da gelecekte sosyal ve ekonomik eşitsizliği pekiştiriyor” dedi.
Liselerde Nitelik Kaybı Artıyor
Ortaöğretimde yaşanan sorunlara da değinen Ekmen, “Fırsat eşitsizliği, öğretmen açığı ve kalabalık sınıflar önemli bir sorundur. Kadrolu öğretmen atamalarının yetersizliği, pek çok sınıfın geçici öğretmenlerle yürütülmesine neden oluyor. Düşük ücretler ve güvencesiz çalışma koşulları öğretmenleri yıpratıyor. Ortaöğretimde de yetersiz altyapı ve kalabalık sınıflar, öğrencileri özel okullara yönlendiriyor, yüksek maliyetler ise aileleri çaresiz bırakıyor. Buna bir de sınav güvenliğine dair şaibeler eklenince, gençlerimizin sisteme olan güveni zedeleniyor. Ortaöğretimde yetersiz yönlendirme, gençleri sadece birer sınav yarışçısına dönüştürüyor, ancak sanayi ve hizmet sektöründe nitelikli eleman bulamıyoruz” ifadelerini kullandı.
Üniversitelerde Kriz Derinleşiyor
Ekmen, üniversitelerdeki durumu ise daha çarpıcı olarak nitelendirdi: “Yeni eğitim yılı sahte diploma tartışmaları, liyakatsiz atamalar ve kişiye özel kadroların gölgesinde başlıyor. Bu sorunlar, sistemin denetimsizliğinin bir göstergesidir. Akademisyenler emeğinin karşılığını alamazken, rektörler yüksek gelir ve ek ödemelerle gündeme geliyor. Bu adaletsizlik toplumun güvenini sarsıyor. Son dönemde açıklanan URAP ve QS raporları, üniversitelerimizin dünya sıralamalarında hızla gerilediğini gösteriyor. İlk 500’de yer alan kurum sayımız azalıyor, bazı üniversiteler listelerden tamamen düşüyor. Bu durum başarılı gençlerimizi yurt dışında eğitim arayışına yönlendiriyor ve ülkeye olan güveni zayıflatıyor.”
Ekmen, üniversite öğrencilerinin geçim sorununa da dikkat çekerek, “KYK bursları bir öğrencinin ay boyunca günlük iki öğününü bile karşılamıyor. 7 milyon öğrencinin sadece dörtte biri KYK yurtlarında kalabiliyor. Geri kalan öğrenciler ise %50–70 oranında artan yurt ücretleriyle boğuşuyor. Türkiye’de özel üniversite eğitimi yıllık 1,5 milyon TL’yi aşmış durumda, birçok Avrupa ülkesinden daha pahalı hale gelmiş. Eğitim hakkı giderek ayrıcalığa dönüşüyor” dedi.
Hukuku ve Eğitimi Merkeze Alan Kalkınma Modeli
Ekmen, sürdürülebilir kalkınmanın temel şartının hukuk ve eğitim olduğunu vurguladı: “Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, liyakatsiz atamalar ve keyfi uygulamalar toplumsal güveni zedeliyor. Hukukun üstünlüğü tesis edilmeden liyakat korunamaz; eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan toplumsal barış ve ekonomik gelişme mümkün değildir. DEVA Partisi, kalkınmayı hukuk ve eğitim temelinde yeniden inşa etmeyi amaçlıyor. Sahte diplomalar, kişiye özel kadrolar, kayıt paraları ve zorunlu bağışlarla yüklenen bir eğitim sistemi sürdürülemez. Öğretmenlerin güvenceli, öğrencilerin adil fırsatlara erişebildiği, üniversitelerin özerk, şeffaf ve liyakat esaslı çalıştığı bir düzen için mücadelemizi sürdüreceğiz. Türkiye’nin yarınları, bugün çocuklarımıza ve gençlerimize verdiğimiz değerle şekillenecek. Hukukun ve eğitimin yara aldığı bir ülkede sürdürülebilir kalkınmadan söz edilemez.”
Haberle ilgili daha fazlası: