Aynur Duru

Aynur Duru

       

MANTIK, ARİSTO VE TARİH


Mantık kelimesi, Yunanca “Logike” kelimesinin Arapça tercümesidir. Logikos söz (parol), akıl (raison) ve akıl yürütme (raisonement) anlamlarına gelen logos kelimesiyle ilişkilidir. Yani logos veya lojik, söz ve akıl anlamlarını kapsamaktadır ki, mantık terimi de böyledir. Bu anlamda, Arapça “konuşma” karşılığı olan “Nutk’tan türetilmiştir. Nitekim nutuk sözü de eski Yunancada hem konuşma (söz), hem akü anlam lanna gelen “Logos”un karşılığıdır. Buradan hareketle eskiden beri nanede “doğru düşünme sanatı” veya “doğru dü¬şünme kurallarının bilgisi” diye tarif edilegelmiştir. İslam dünyasında mantığa bazen, onun diğer ilimler ve doğru düşünme için bir araç ve Ölçü olması göz önüne alınarak “ilm´i-mizan” ve “ilm´i-alet” de denmiştir.

aristoteles-232455.jpg 15 119 Aristoteles´ten Önce mantık alanında ilk önemli hazırlığın Elealı Zenon ile Pythagoras arasında hareket, değişme, zaman ve mekanın sonsuz bölünmesi konusunda çıkan tartışmayla meydana geldiği söylenebilir. Özellikle Zenon, hareketin sonsuz olarak, dolayısıyla varlığın birlik içinde çokluk şeklinde düşünülmesinin bir çelişkiyi getirdiğini savunmaktaydı. Bununla birlikle mantığın sistemli hale getirilmesi ancak Aristoteles tarafından gerçekleştirilecektir.

Gerçi sofistler pratik bilginin gerekliliğine dikkat çekmek ve önemini vurgulamak çerçevesinde dilin kurallarını düşünmenin temellendirilmesinde de göz önüne almaya çaba göstermişlerse de sonuçta demagojiye çıkacak bir yol izlemişlerdir. Dolayısıyla dil üzerindeki çalışmaları belli bir noktadan sonra mantık kurallarının alam dışına taşar bir nitelik kazanmıştır.

Demek oluyor ki, Aristoteles, mantığın kurucusu olarak nitelendirmeye tam olarak hak kazanmakla birlikte, bu konudaki başarısı kendinden önceki filozoflara göredir. Gerçekten Aristoteles´ten önce Antik çağ düşünürleri mantık yasalarını bilinçli olarak kullanmış olmalılardır. Sözgelimi Parmenides´de çelişki ilkesinin ilkel bir formu-nu görmek mümkündür. Nitekim o, “Bir şey aynı zamanda hem var hem yok olamaz.” zenon.jpg 22 153 düşüncesini ileri sürerken bu düşünceden hareketle öğrencisi Zenon hareketin mutlak veya imkansızlığını ispatlamak için kullandı. Denebilir ki Parmenides, mantıki yasa düşüncesini düşünmenin sürecinde dikkate alan ilk filozoftur. Gerçekten o´nun bu anlayışla etkili bir konuşma sanatı geliştirdiği bilinmektedir ve bu olgu Sokrates´te çok açık ve sistemli bir hale dönüştürülmüştür. Böylece Antik Yunan mantığının oluşacak iki kolu, çıkış noktalarını Sokratik diyalektik bulmuştur, denebilir. Bu iki koldan biri önermelerin mantıki durumunu esas alan Megara-Stoa mantığıdır ki, temsilcileri Megaraiı Euklides, Diodoros Kronos, Megarah Philon, stoacı Zenon ve Chryssippos´tur. İkinci kol ise, kavramlar arası ilişkilerin çözümlenmesine ağırlık veren Akademiac Peripatik mantıktır ki, Platon, Aristoteles, Theophrastus´tur. Sözgelimi Platon, dialoglannda sık sık, mesela iki sayısının çift, üç sayısının tek olma zorunluluğu olgusu Üzerinde durur. Bunun anlamı onun formal mantık düşüncesine oldukça yaklaştığı, ancak felsefi sisteminin temelinde bulunan ideallar dünyası konusundaki bilgimizi bu sayısal zorunluluk ve genelgeçerliliğe dayanarak belirleme ve idealara doğru varlık bilgisi niteliği yükleme çabası bir engel oluşturmuştur. Bu engeli Aristoteles, hocasından farklı bir şekilde aşacaktır. Ancak Aristoteles de kendi mantığının mahiyeti üzerinde herhangi bir görüş ileri sürmemiştir. Mantık yerine “analitik” kelimesini kullanması bu bakımdan anlamlıdır. “Mantık” deyimini ilk kez Stoacılar, felsefeyi “mantık”, “fizik ve “etik” bölümlerine ayırmakla düşünce tarihine sokmuşlardır.

Aristoteles´in “Birinci Analitikter” kıyası önerme formları ve bunlar arasındaki ilişkiler üzerine bir teori şeklinde ortaya koyduğu söylenebilir. Nitekim bunu, İskenderiyeli Ammonios (M.S. 480)´un “Analitikler” üzerine yazdığı eseri de destekler niteliktedir. Ammonios eserinde Platoncular, Aristotelesçiler ile Stoacılar arasındaki tartışmalara, özetle mantığın felsefenin bir bölümü (stoacıların görüşü), felsefenin kullandığı bir alet mi (nitekim Aristo¬teles izleyicileri, yani peripatelikler, onun mantıkla ilgili yazılarını Organon (alet-araç) adı altında toplamışlardır), yoksa mantığın her ikisi birden mi olduğu (Platonculann görüşü) yer verir. Ammonios ise mantığı felsefenin bir bölümü olarak görmekle birlikte, Peripatiklerin yaptığı gibi, eşya adlarının harfler ile gösterilmesi halinde felsefenin bir aleti olur.

Aristoteles´in kıyasa ayırdığı on iki sayfalık metin sonraki yüzyıllarda etkili hale dönüşerek batı düşünce tarihinde mantığın kaynağı mahiyetini kazanacaktır. Aristoteles´in sistemi, Ortaçağ’da Boethius (ö. M.S.

525)´dan bu tarafa sadeleştirilecek ve öğretim programlarına uyar hale getirilecektir. Yani sistemin temel çizgileri yumuşatılacak, kıyasın aksiyomatik yapısından ancak izler bırakılacaktır. Skolastiğin kıyaslara verdiği adlar içinde indirgeyici semboller olarak “s”, “p” ve “e” harfleri içinde işlenecektir. Ancak Aristotelesçi mantık Ortaçağ’da kılı kırk yaran bir formalizm halinde olumsuz bir ün elde edecektir.

Aristotelesçi kıyaslamanın Ortaçağ’da çok Önemli bir konuma yükseldiği bilinmektedir. Bilimlerin “kraliçesi” sayılan teolojinin yanında, tabiat bilimleri, tabii durum ve olayların sınıflandırılmasında mantığın, özellikte Aristotelesçi kıyasın yeri önemli sayılıyordu. Bu bakımdan mantık teolojik ispatlamalar için olduğu kadar, sınırlı bir gözlemle yetinen “sınıflandırıcı” tabiat bilimleri için de temel kabul ediliyordu. Bu nedenle Antikçağdan beri değişmeden kalan mantık alanındaki anlayış, Tanrı´nın varlığı konusundaki ontolojik petrus abaelardus.png 05 151 ispatlamasıyla dikkat çeken Canterbury´li Anselmus, bir diyalektikçi ve teolog olan Petrus Abaelardus´un çalışmalarıyla değişime uğradı. XII. yüzyılda Organorivaı, müslüman mantıkçıların birikim ide belli oranda etkili olarak Latinceye çevrildi. Böylece “eski mantıktan farklı bir yeni mantık” oluşmaya başladı.