Yalçın Özçelik

Yalçın Özçelik

       

Köprüden Önceki Son Çıkış


Önümüzdeki pazar günü, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu gerçekleşecek. Kemal Kılıçdaroğlu ya da Recep Tayyip Erdoğan, 13. Cumhurbaşkanı olarak seçilecek ve görevine başlayacak. İki adayın olası kazanma durumlarında, yaşanması muhtemel senaryolar üzerine biraz düşünelim istedim.

Öncelikle, Reçep Tayyip Erdoğan'dan başlayalım. Seçimi Erdoğan kazanırsa; Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin başında uzun süre kalamaz, yakın bir tarihte emekli olur. Meral Akşener'in de partisinin başkanlığından düşme ihtimali yüksek.

Yakın bir zamanda, AKP'nin desteğiyle meclise giren HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi'nin etkisini görmeye başlarız. Muhtemelen ilk olarak, HÜDA-PAR'lı vekillerin meclisteki yemin töreni olaylarını ve mecliste kravat takmayı reddetmeleri olaylarını görürüz. Bu iki partinin eğitim sistemi ve kadın haklarına vereceği zararı tahmin etmek çok zor değil. Kendi söylemlerine bakarak bunu görebiliriz. HÜDA-PAR 'ın 6284 no'lu kanuna karşı çıktığını ve AKP'li bir çok vekilin buna destek verdiğini biliyoruz. Kadın beyanının esas alınması durumu, eşitlik kılıfı altında değiştirilir. Bunun yanı sıra "yalnız yaşayan kadınların sahiplendirilmesi" şeklindeki söylemleri ve benzer şekilde kadını aşağılayan ifadeleri sıkça duymaya başlarız. Aynı şekilde Yeniden Refah Partisi'nin "Eğitim müfredatını değiştireceğiz, ahiret öncelikli nesiller yetiştirilecek" şeklindeki söylemleri, zaten yıpranmış olan laikliğin yaşayacağı tehlikeyi bizlere gösteriyor. Çok kısa bir sürede, karma eğitimin kaldırılması kimseyi şaşırtmasın.

Bunların yanı sıra, büyük bir ekonomik çöküş bizi bekliyor. "Zaten çöktük, daha fazla ne olabilir ?" diyebilirsiniz. En iyi ihtimal dolar 30 tl'yi bulur, hatta 40'a bile dayanır. Seçim öncesi doları sabit tutabilmek için sürekli para basan, altın rezervleri tüketilen Merkez Bankası para basmaya devam eder. Bunun sonucunda, ülke tarihinde görülmemiş bir enflasyon ortaya çıkar.

Baskılar artar, ayrıştırıcı dil her alana yayılır. "Zina suç sayılsın" şeklindeki söylemler meclise taşınır ve kişisel hayata kısıtlamalar getirilir. Sansürler, sosyal medya yasakları artar; kendilerinden olmayanlara karşı yaptırımlar iyice sertleşir. Mevcut durumda bile tweet atmaya, sosyal medya hesaplarından paylaşım yapmaya çekinen insanlar, daha fazla korkmaya başlar. Bir çok muhalif hapse atılır, aynı şekilde muhalif sanatçılar en ufak iktidar karşıtı söylemlerinde gözdağı amaçlı cezalandırılır.

İstanbul ve Ankara gibi muhalif kesimin elinde olan belediyelere, uydurma bahanelerle kayyum atanır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde var olan 50+1 kuralı kaldırılır. İktidar, bir sonraki seçimleri kazanmak için; kendilerine göre yeni düzenlemeler getirir. Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kere seçilemeyeceği için zaten hukuksuz olan adaylığı; gelecek seçimlerde sağlığı el verirse, tekrar aday olabilmesi için yeni bir kılıf hazırlanarak sağlanır.

Sit alanlarının imara açılması, mevcut durumun çok daha üst seviyelerine çıkar.  Ülkedeki bir çok yeşil alan, sahil, kumsal, korunan arazi; yandaşlara ya da yabancı sermayeye peşkeş çekilir.

İstanbul depremine hazırlanmak için 5 yıl daha kaybetmiş oluruz. Ülkedeki gençler, bulabildikleri ilk firsatta yurtdışına gitmeye devam eder, beyin göçü hızlanır.

Taciz, tecavüz olayları daha da artar, kadınlar sokağa çıkamaz hale gelir. Evlilikler için resmi nikah şartı kalkar, dini nikah yeterli sayılır.

Devletin elinde kalan tek tük kurumlar da satılır. Ormanlarımız yanarken rant peşinde koşanlar, ellerini ovuşturarak seyreder. Yanan ormanların yerine oteller yapılmaya devam edilir.

Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızın ülkenin çeşitli yerlerindeki park, sokak, cadde gibi yerlerdeki isimleri yavaş yavaş kaldırılır.

Toprak satışı hızlanır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, önüne gelen herkesin alabileceği bir konuma düşer. Milyonlarca sığınmacı daha gelir.

Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda neler olabileceği üzerine konuşalım.

Bektaşi'ye iki testi şarap verip, "Tat bakalım hangisi iyi bize söyle" demişler. Bektaşi, testinin birini alıp kafasına dikmiş, biraz içip ağzını sildikten sonra "Öbürü daha iyi" demiş. "Daha diğerini tatmadan nasıl karar verdin ?" diye sormuşlar. "Bundan kötüsü olmaz" demiş.

Özetle, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunu çok da konuşmaya gerek yok; ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere, bir çok sorun yaşarız. Her şeye rağmen, piyasalara nispeten güven geleceği için, ekonominin ilerleyen yıllarda toparlanma şansı oluşur. Kişisel hak ve özgürlükler artacağı gibi, baskılar da azalır. Ülkedeki hemen hemen her alanda; iyileşme olmasa bile, daha kötüye gitmesi engellenmiş olur. Önümüzdeki 5,10 yıl; her halükarda zor geçecek fakat, Erdoğan'ın kazanmasından daha kötü bir senaryo olamaz. O yüzden köprüden önceki son çıkıştayız ve köprünün ucu uçuruma çıkıyor.