Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Yerel Seçim Önerilerini Açıkladı

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Yerel Seçim Önerilerini Açıkladı
Yerel seçimlere ilişkin talep ve önerilerini açıklayan Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, ‘iktidarın yerel seçimlerle faşist rejimi kalıcı hale getirmek istediğini’ belirterek yerel seçimlerde birleşik güç olarak davranmanın önemine dikkat çekti

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, 31 Mart yerel seçimlere dair talep ve önerilerine ilişkin Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın açıklaması düzenledi.

Açıklamayı platform sözcüsü olan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) Genel Hizmetler İşçileri Sendikası  (Genel İş) Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy yaptı.

‘İktidar kendisine bağlı idare oluşturmak istiyor’

Sivil toplum örgütleri olarak yerel yönetimlere dair birçok taleplerinin olduğunu ifade eden Göksoy, siyasi partilerin bu gerçeklikten uzak, belediyelerin de halkın denetiminden kopuk olduğunu vurguladı.

İktidarın yerel yönetim anlayışından kaynaklı bugün ülke genelinin enerji, sanayi ve maden sahasına dönüştüğüne dikkat çeken Göksoy, “Ülkenin değerleri ve zenginlikleri yabancı şirketlere peşkeş çekiliyor. Tüm bunları yapmak için valisinden kaymakamına, emniyetinden jandarmasına ve en önemlisi de belediye başkanına kadar kendisine bağlı bir idare oluşturmak isteniliyor” diye konuştu.

‘Faşist rejimi kalıcı hale gelebilir’ 

İktidarın yerel seçimlerden alacağı güçle, gerici ve faşist rejimi kalıcı hale getirmek isteyeceğini ifade eden Göksoy, “12 Eylül Anayasası’nı aratacak bir anayasayı halkın önüne koyacaktır” uyarısında bulundu.

Kayyım düzenine karşı mücadele

Yerel seçimlerin saldırı politikalarını engellemenin yanı sıra birleşik bir güç olarak davranmanın da aracı olacağının altını çizen Göksoy,  “Bu güç kentleri ranta ve talana açan politikalara karşı hem bir cephe hem de kayyımlar ve kayyım düzenine karşı bir halk savunması olacaktır” dedi.

Göksoy, platformun yerel yönetimlerden beklentilerini ve önerilerini şu şekilde sıraladı:

“*Şeffaf yönetim, şeffaf bütçe ve harcamalar halka açık olmalı. Tüm bunlarda halkın katılımı, denetimi ve kararı olmalıdır. Yerel demokrasiyi geliştirmek, belediye yönetiminde halkın söz ve karar sahibi olmasını garantiye almanın bir aracı olarak mahalle ve sokak, emek meslek örgütleri, yöre dernekleri, çevre örgütleri, kültür sanat ve spor kuruluşları, gençlik ve kadınların temsilcilerinden ‘Halk Meclisleri’ kurulmalıdır.

*Halk meclislerinin kararları, belediye meclislerince öncelikle gündeme alınıp karara bağlanmalıdır. Halk kendi geleceğine kendisi karar vermelidir. Kar getirmediği için, belediyelerin sağlık, eğitim, ulaşım, beslenme, ısınma, konut, sosyal yardım ve kültür harcamaları kısıtlanmamalıdır.

*Üretici ve tüketici kooperatifleri teşvik edilmelidir. Üreticilerin ürünlerinin karşılığını alması, tüketicilerin ise ihtiyaçlarını en ucuz ve kolay şekilde karşılaması, tüccar/rant belediyeciliğinin karşıtı olarak halkçı belediyecilik hayata geçirilmelidir.  Eğitim, sağlık, beslenme, ulaşım, kreş, gündüz bakım evi, yaşlı bakım evi gibi kamusal hizmetler belediyelerin başlıca faaliyet alanı olmalıdır.

*‘Kentsel dönüşüm’ adı altında yandaş müteahhitlerin talan alanına çevrilen halkın barınma sorunu, –merkezi hükümetin yanı sıra– sosyal konut üreterek yerel yönetimler tarafından çözülmelidir. Kadının tam hak eşitliğinin sağlanması için yerel yönetimlerde söz ve yetki sahibi olması, tüm karar alma ve denetleme mekanizmalarında varlığı garanti altına alınmalıdır.

*Gençlerin sosyal, eğitsel, kültürel gelişmesinde ve sosyal alanda temsiliyeti için gençlik merkezleri kurmalı. İşsizlik, uyuşturucu bağımlılığı ve mafya çetelerinin cenderesinde olan gençlerimize meslek edindirme kursları, spor ve sağlık merkezleri, kültürel ve sanatsal gelişim olanakları sağlanmalıdır. Öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin eline bırakılmaması için;  Üniversite gençliğinin barınma sorunlarının ortadan kaldırılması için yurtlar açılmalıdır. Üniversite ve liseye geçiş sınavları için hazırlık ve kurs merkezleri açılmalı ve sayıları arttırılmalıdır.

*Belediyede çalışan işçi, emekçilerin demokratik şekilde yönetime katılabilecekleri kanallar açılmalı, insanca çalışma ve insanca yaşama koşulları kapsamında ekonomik, sosyal, özlük hakları artırılarak korunmalıdır.  Ücretleri yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.”

Platform olarak taleplerinin takibini yapacaklarını belirten Göksoy, bunun için de her 6 aylık periyotlarla değerlendirme raporları sunacaklarını aktardı.

Haberle ilgili daha fazlası: